Doğru transferin huzuru...

Galatasaray’ın bu sezonki parlak başlangıcında ve bize huzur, keyif veren futbolunun altında tabiki başta Fatih Terim olmak üzere birçok etken var. Bu etkenlerin başında da sezon başında maliyetli çok, yaşlı, Galatasaray’ı taşıyamaz eleştirilerine rağmen gelen isimler olduğu da çok açık. Ben futbolcuların oynadıklarında alacakları ücretleri hesaba katmıyorum çünkü 3 yıllık bir sözleşmenin 3 yıldan önce bitmeyeceğinin de garantisi yok. Bu sadece Galatasaray çok para harcadı demek isteyenlerin yöntemi...Sattığımız oyuncuların bonservisleri hakkında konuşurken nasıl ileride oynadıkça alacaklarını hesaba katmıyorsak gelenler için de aynı şey geçerli olmalı...
Gelelim asıl maliyetlere ve bu transferlerin bize ne kazandırdığına...

Şelçuk İnan -- Bonservis bedeli ödenmedi
Ceyhun Gülselam -- Bonservis bedeli ödenmedi
Sercan Yıldırım -- 3 milyon Euro
Engin Baytar -- 1.1 milyon Euro
Okan Derici -- 250 bin Euro
Felipe Melo -- 1.5 milyon Euro kiralama bedeli
Tomás Ujfalusi -- 2 milyon Euro
Emmanuel Eboué -- 3.5 milyon Euro
Johan Elmander -- Bonservis bedeli ödenmedi
Fernando Muslera -- Lorik Cana + 6.75 milyon Euro
Albert Riera -- 3 milyon Euro

Satılan oyunculardan elde edilen gelirleri es geçiyorum. Bu sezon takıma yapılan transferlerin toplam maliyeti 18.1 milyon Euro. Genç Okan’ı dışarıda bırakırsak gelenlerin hepsi A milli forma giyme başarısı göstermiş, Riera dışında gelen tüm yabancılar en az 1 Dünya Kupası’nda forma giymiş, gelen isimlerden Ujfalusi dışındakiler 30 yaşını aşmamış.

Herkesin gözüne Muslera’nın maliyeti çarpıyor ki ilk geldiğinde de eleştirmek isteyenlerin en büyük hedefiydi Muslera. Kaleci konusunda çok aceleci davranıyoruz aslında. Sanki birçok Casillas, Reina, Cech gibi kaleci yetiştirmiş gibi atıp tutmayı çok seviyoruz... 2010 Dünya Kupası’nda 4. olan Uruguay’ın kalesinde 7 maçta 660 dakika görev alırken, turnuvanın en çok kurtarış yapan 2. kalecisiydi. Serie A gibi bir ligde 4 sezonda 97 maça çıktı. Lazio’ya gelmeden önce Tottenham ve Arsenal’in de transfer listesindeydi. Sadece istatistikler ve kariyeri de değil ne kadar yerinde bir transfer olduğunu gösteren. Takıma yeni katılmasına rağmen hem takımdakilerin hem de bizim büyük güvenimizi ve sevgimizi kazandığını düşünüyorum. Sempatik, sıcakkanlı ve hırslı yapısı bizimle de oldukça örtüşüyor.
Atlamadan mutlaka yazmak istedim eli küçük olayını direk geçiyorum da boyu kısa diyeni duydum.. Hakkaten enteresanlıkta sınır tanımıyoruz. Pepe Reina, Gianluigi Buffon, Victor Valdés, Iker Casillas’dan uzun olduğunu bilelim yeter....

Emmanuel Eboué için bu nasıl Arsenal’de oynamış diyenler çıktı. Son 6 sezonda Arsenal formasıyla sezon boyunca 25 maçın altında oynamamış biri için bunları dedik. Ayrıca yaşını bir daha yazalım da boyuna posuna bakıp aldanmasın kimse, 28 yaşında henüz.

Tomás Ujfalusi..Savunmada klasik oldu artık Popescu’dan sonra bir türlü rahat edemiyoruz. O da ilk geldiğinde acaba soruları her zamanki gibi soruldu. Kimisi yaşlı sadece para kazanmak için geldi derken, kimi de çok sert oynuyor 3 maçta bir Galatasaray’ı eksik bırakır diyordu. Tabi bunları söyleyenler Ujfalusi’nin 2000 yılından bu yana sadece 3 takımda forma giyip 70’den az sarı, 5’den az kırmızı kart gördüğünü hiç dikkate almadı. Ki oynadığı ligler Bundesliga (Hamburg), Serie A (Fiorentina) ve La Liga (Atletico Madrid)... Açıkçası Çek milli takımında sayısız maça çıkmış bu kadar tecrübeli bir ismi eleştirmek için çok ucuz şeyler konuşuldu. Belki bu kadar uyumlu, ayaklarını iyi kullanan bir Ujfa beklemiyorduk. Ki özellikle ayaklarını iyi kullanmasına dikkat çekmek lazım. Gerektiğinde sol ayağında da topu iyi kullanan, gerektiğinde Servet ve Gökhan’ın hiç yapmadığı şekilde topla ileriye çıkıp orta sahada boş alan bulmamızı sağlayan hareketleriyle tam da nokta atışı transferlerden olduğunu gösterdi. Sevinmemiz için bir sebep daha var ki o da Semih için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Semih de iyi bir form yakaladı, iyi bir ikili olduklarını görüyoruz. Ben Ujfa’nın idmanlarda da saha dışında da öğrenmeye açık bir Semih’e çok şey katabileceğine inanıyorum.

Elmander ile ilgili fazla birşey yazmaya gerek yok. Zaten ilk geldiğinde de kendisinden bahsetmiştim. (http://lesleones.blogspot.com/2011/05/johan-elmander.html) Oynadıkça da karakteriyle, sahadaki tavırlarıyla bize ne kadar yakıştığını gördük. Bonservisi elinde olan bir futbolcu neden Premier Lig’i bırakıp Galatasaray’ı tercih eder diye eleştirenler herhalde onun çok da işe yaramayan bir adam olduğunu düşünüyordu. Neyse ki biz yanılmadık, Elmander kendisine güvenenleri yanıltmadı...

Felipe Melo... Bu sezon belki de ruhumuzu en çok yansıtan isimlerden. Bonservisi şu kadarmış, aylık bu kadar vericeklermiş, opsiyonu çokmuş falan filan... Bunlar alırsak konuşulabilecek şeyler. Şuanda bize 1.5 milyon Euro bonservisle mal olmuştur ki oynadığı oyun ve tavırlarıyla bu parayı her türlü karşılaşmıştır. Satın alma opsiyonu 10 milyon Euro bile olsa bence değer, onu da belirtin. Hele ki Bienvenu’nün 4, Adrian Mierzejewski’nin 5, Orhan Şam’ın 3.5, Mustafa Pektemek’in 4 milyon Euro ettiği piyasda Melo için 10 milyon’a fazla demek saçma olur zaten...

Gelen yabancılar içinde herhalde eleştirilebilecek tek isim Albert Riera’dır. Oynadığı mevkii de aslında onun için bir dezavantaj oluşturuyor. Arda’nın oynadığı bölgede daha basit oynayan, tam bir çizgi kenar oyuncusu özellikleri olan Riera ilk haftalarda özellikle fiziki açıdan kötüydü. Çok güçlü ve mücadeleci bir yapısı olmasa da şuan ilk geldiğinden daha iyi durumda. Bir dezavantajı da sağ kanadımız gibi ileriye fazla çıkmayan ve ilk haftalarda kötü olan bir Hakan Balta ile oynaması. Evet bazen La Liga’da, Premier Lig’de oynamış bir oyuncunun yapmaması gerekenleri yapıyor ama daha iyi olmasını beklemekten başka da yapacağımız birşey yok. Takım içinde, gol sevinçlerinde maç sonu görüntülerde, idmanlarda aslında uyum içinde olduğunu ve arkadaşlarıyla da iyi olduğunu görüyoruz. Umarım oyunu da daha iyiye gider. Son olarak kimse Riera’dan Arda’dan beklediklerini beklemesin.. Yoksa daha çok hayal kırıklığı yaşar...

Birkaç kelime de Engin Baytar, Ceyhun Gülselam, Selçuk İnan ve Sercan Yıldırım için söylemek gerekir. Engün Baytar’ın problemlerle dolu bir kariyeri olduğunu biliyoruz. Soru işaretleri vardı ama bir de Fatih Terim faktörü vardı. Kazım Kazım’ın Fenerbahçe performansıyla milli takımdaki performansı arasındaki farkı yaratan Fatih Terim, Engin için de bir fırsat olabilirdi ki bence Engin de kendine biraz olsun çeki-düzen vermeyi başardı. Sahada elinden geleni yapan - zaman zaman yine o agresif tavırlarını görsek de - bir Engin izliyoruz. Selçuk İnan zaten kendinin belli bir standarda sahip olduğunu kabul ettiğimiz oyunculardandı. İleri ve geriyi biraz daha dengeli oynamaya başlamasıyla bizim için çok daha faydalı olacaktır ki 4-4-2’de de 4-5-1’de de Melo ile iyi bir ikili olduğunu düşünüyorum. Ceyhun Gülselam en azından kazanılması açısından doğru bir tercihdi. Şuana kadar fazla forma şansı bulamadı ama fizik ve oyun yapısıyla hem defans hem orta sahada önemli bir yedek şuan için. Sercan Yıldırım ise bir türlü Bursa’da beklenen patlamayı yapamadı. Belli meziyetleri var ama kendini hala geliştirmesi gerektiği açık. Engin gibi Sercan için de Fatih Terimli Galatasaray büyük bir fırsat. Umarım daha çok form tutar ve iyi işler çıkarır.

**************
Bu yazıyı neden yazdım ona gelelim... Sezon başında bu kadar çok para harcanır mı bu transferler yanlış, Muslera kimdir, çok pahalı, Elmander Galatasaray’ı kaldıramaz, Ujfalusi çok yaşlı, futbolu bırakmadan önce para kazanmak için geldi, Melo’ya bu kadar para verilir mi eleştirilerine karşı en azından son yılların en başarılı transfer sezonunu geçirdiğimizi biraz olsun gösterdiğimizi düşünüyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder