7 Ekim Pazar, 7 derbi

AC Milan - Inter

Dünyanın klasikleşmiş derbilerinden biri de pazar gecesi İtalya'da, Milano şehrinin en büyük iki ekibini karşı karşıya getiriyor. ''Derby della Madonnina'', bilindiği adıyla Milano derbisi. 18 Ekim 1908'den beri süregelen ezeli rekabette hazırlık maçları dahil olmak üzere baktığımızda oynanan 292 karşılaşmalarda Milan'ın 111 galibiyet sayısı bulunurken, İnter 104 mücadeleden galibiyetle ayrılmayı başardı. Son yıllarda ise Milan'ın rakibine oranla daha üstün olduğu açık. 2005-2006 sezonundan bu yana şampiyonluk sayısı olarak İnter 5'e karşı 1'le üstünken, o sezondan bugüne oynanan 12 derbinin sadece 1'inde İnter galibiyeti bulunuyor. Milan 12 karşılaşmanın 8'ini kazanmayı başardı. Bu yılki derbiye baktığımızda şunu söylemek yanlış olmayacaktır, hem Milan hem İnter son yılların en vasat kadrolarıyla bu mücadeleye çıkacaklar. Tabii kadroları ne olursa olsun bu derbinin de diğer büyük derbilerde olduğu gibi her zaman havası bambaşka. Belki son dönemlerdeki sıkıcı futbollarından biraz daha farklı bir oyunla sahne alırlar ve biz de zevkli bir derbi izlemiş oluruz...

***Pazzini ve Muntari Milan formasıyla, Antonio Cassano ise İnter formasıyla eski takımına karşı mücadele edecek...

***Takımlarının en eski futbolcuları olan, Milan'dan Ambrossini oynaması durumunda 22. kez resmi olarak İnter'e karşı forma giyecekken, İnter'den Javier Zanetti oynaması durumunda 30. kez Milan'a karşı görev yapacak.

***********************************************************************************************

Barcelona - Real Madrid

''El Clasico''... artık herkesin bildiği dünyanın en büyük derbisi, uzun uzun anlatıp kimseyi sıkmaya gerek yok. Anlattıkça anlatacak yeni birşeyler çıkıyor bu müthiş tarihten. Hem tarihsel, hem ekonomik, hem taraftar, hem rekabet aklınıza ne geliyorsa bu derbide var. 10 Mayıs 1902'de başlayan bu rekabette pazar gecesi 222. resmi maça çıkılıyor. Real Madrid'in 88 galibiyeti bulunurken, Barcelona sadece 1 farkla 87 galibiyete sahip.

Son yıllara bakacak olursak Barcelona'nın öne çıkan alt yapısal, belli bir otomatiği olan futboluyla önde olduğu gerçeği var. Real Madrid özellikle lig mücadelelerinde rakibine karşı oldukça zorlanıyor. Bunda Barcelona'nın hocası kim olursa olsun, oturmuş kadrosuyla, alt yapıdan gelen bir taktiksel anlayış ve buna uygun oyuncularla mücadele etmesinin etkisi çok büyük. Umarım bu kez de son karşılaşmada olduğu gibi Real Madrid, güzel bir galibiyet alır. ***Yine bu karşılaşmada Messi, Ronaldo ve yorumlarıyla, saha kenarında oyuncularıyla iletişimiyle Mourinho yine derbiyi daha da bir derbi haline getiren en önemli isimler olacaktır.
''Hala Madrid''
***********************************************************************************************


Marsilya - Paris St Germain  


Bu kez Fransızların en önemli derbilerinden ''Le Classique''... Fransa'nın en büyük 2 şehri Paris ve Marsilya'nın en büyük 2 futbol takımı karşılaşıyor. Son yıllarda Fransa futbolundaki Lyon hegemonyası nedeniyle biraz gölgede de kalsa hala Fransızlar için çok büyük bir karşılaşma olma özelliğini koruyor.
Aslında tarihsel açıdan baktığımızda belki de dünya derbileri arasında başlangıç tarihi açısından en yenilerden biri olarak sayılabilir. Paris St. Germain bugünkü ismiyle 12 Ağustos 1970'de kurulmuş bir ekip olduğundan ezeli rekabet sadece 42 yıllık. 12 Aralık 1971 yılında Vélodrome'da Marsilya'nın 4-2'lik galibiyetiyle başlayan rekabette resmi olarak 79. karşılaşma oynanacak. Bugüne kadarki 78 maçta Marsilya'nın 32, Paris SG'nin ise 27 galibiyeti bulunuyor. 

Bu yıl yaklaşık 150 milyon dolar transfer harcaması yapan Paris SG'de hedefler büyük. İbrahimovic, Lavezzi, Moura gibi isimler kadroya dahil edildi. Marsilya ise rakibinin aksine neredeyse para harcamadı transfer döneminde ancak 7 maç sonunda liderliği elinde bulunduruyor güney temsilcisi. Maçı ilginç kılan noktalardan biri de aslında bu. Paranın yeniden hayat verdiği Paris SG ile futbolda herşeyin para olmadığını göstermek isteyen güney temsilcisi Marsilya'nın karşılaşması, hafta sonunun en zevkli mücadelelerinden biri olacağa benziyor.

***********************************************************************************************
Avrupa'da bu 3 derbi dışında Spartak Moskova-CSKA Moskova ve Porto-S.Lizbon arasında da çok önemli 2 derbi mücadelesi oynanacak.

Aynı zamanda ülke sınırları içinde de çok önemli 2 karşılaşma var bu hafta sonu. Biri F.Bahçe ile Beşiktaş arasında pazar gecesi Şükrü Saracoğlu Stadı'nda, diğeri ise PTT 1. Lig'de yine pazar gecesi Adana Demirspor ile Adanaspor arasında. F.Bahçe-Beşiktaş rekabetini çok yakından takip ettiğimiz için uzun uzun yazmanın sıkıcı olacağını düşünüyorum. Adana Demirspor ile Adanaspor arasındaki mücadele hakkında birşeyler yazmak isterdim ama iki ekip hakkında da, ezeli rekabet hakkında da çok bilgi sahibi olmadığımdan derbinin tadını kaçırmak istemem.


***********************************************************************************************

7 Ekim Pazar

   17:00    S.Moskova-CSKA Moskova
   19:00    Fenerbahçe-Beşiktaş
   19:00    Adana Demirspor-Adanaspor
   20:50    Barcelona-Real Madrid
   21:45    Milan-Inter
   22::00   Marsilya-Paris SG
   22:45    Porto-S.Lizbon

Sırp gençlerden korner organizasyonu



1 Ekim'de 17 yaş altı Avrupa Şampiyonası Elemelerinde oynanan Moldova-Sırbistan maçından son dönemler yapılmış en akıllıca korner organizasyonu ve sonunda da gelen gol. Önce Radonjić ardından Gajić ve son olarak da Lukić topun üzerinden atlıyor ve gol de kaptan Živković'den geliyor.

Eksik olan birşeyler var... Galatasaray 0-2 Braga


Beklentilerimiz çok büyük. Hal böyle olunca da Braga karşısındaki yenilgi çok daha kötü oldu. Avantajlı olan bir fikstürümüz, tam dişimize göre rakiplerimiz olan bir gruba sahipken şimdi işimizi zora soktuk. Şansımız yok değil ama belki iç sahadaki Braga - Cluj maçlarında alabileceğimiz 6 puanla çok rahat deplasman maçlarına çıkacaktık. Artık elimizde Cluj ve Braga gibi iki zorlu deplasmanımız var.

Gelelim maça.. Koşuyoruz, mücadele ediyoruz, pas yapıyoruz, rakipten daha fazla topa sahip oluyoruz, korner atıyoruz ama tabii sadece bunlar yetmiyor. Üst seviye turnuvalarda bunları çok yapmak önemli değil, bunları doğru zamanda doğru yerde yapmak önemli. Rakipten neredeyse tüm istatistiklerde üstünüz ama iş bunla bitmiyor.

Birçok açıdan bakabiliriz tabii bu maça ama ben maçı değerlendirirken biraz daha oyunun hücum yönünü göz önüne almak istiyorum. Şu kesin, geçen yılki hücum etkinliğimizde gözle görülür bir düşüş var. Pozisyona yine giriyoruz ama pozisyonlardan verim alma konusunda sıkıntılıyız. Bunun da en büyük sebeplerinden biri henüz Burak-Umut-Elmander üçlüsünden beklenen ''verimli ikiliyi'' bulamamış olmamız. (Burada değişmemesi gereken adamın da Elmander olduğunu düşünüyorum.) Doğal olarak pozisyonlardan da gerekli verimi alamayınca rakipleri çözmek daha da zor oluyor. Alternatif hücumlar da deniyoruz ama yeterli olmuyor çünkü Galatasaray'ı geçen sezon Galatasaray yapan önemli hat kaleden hücuma kadar olan göbek hattıydı. Buranın en uç noktası sıkıntılı olunca, hemen gerisindeki orta saha ikilisi de olumsuz yönde etkileniyor. Selçuk ve Melo daha çok topla oynuyorlar, yana daha çok pas yapmak zorunda kalıyorlar, daha çok eveleyip geveliyorlar. Çünkü hücumcularımız yani Burak ve Umut beklenen orta saha katkısını yapamıyor.


Geldiğinde bazı kesimler tarafından çok küçümsenen Elmander'in birkez daha ne kadar değerli bir ayak olduğu gerçeği çıkıyor karşımıza. Elmander oyun bilgisi, becerisi açısından bence Umut ve Burak'ın önünde bir isim. Geçen yılı hatırlayalım, partneri Baros'la oynarken, gerektiğinde orta sahaya kadar gelip top alır, aldığı topları ileri taşırdı. Bu da orta sahanın ileri çıkmasını, daha çok pozisyon bulmasını ve rakip savunmaların dengesinin bozulmasını sağlardı. Umut ve Burak'la çıktığımız her maç ise bunların eksikliğini yaşıyoruz. Yani forvet oyuncusu sadece savunma arkasına sarkmak için beklemez, gelip orta sahaya yaklaşmazsan özellikle de kapalı savunmaları açamazsın. Hele ki bu tip kalitenin, mücadelenin yüksek olduğu turnuvalarda rakip kim olursa olsun zorlanırsın. Braga maçında da bunun olumsuz yönlerini bir bir gördük. Umut ve Burak'ı hep arkaya atılan toplarla pozisyona sokmaya çalıştık. Dediğim gibi Umut ve Burak'tan beklenen destek gelmediği için de orta sahada çok dolandırmak zorunda kaldık topu. Sezonun geri kalanında ağırlıklı olarak Umut-Burak ikilisiyle devam edeceksek, bu ikiliyi daha çok pozisyona sokabilecek oyun içi stratejiler geliştirmeliyiz. Aynı zamanda da orta sahadaki isimlerin bu oyunculardan bağımsız daha çok hücum organizasyonu yapmalarını sağlamalıyız. Elmander oynadığında ise zaten bir sorun olacağını düşünmüyorum. Onun Galatasaray'a bu oyun stratejisinde katkısının çok büyük olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak kapasitesi sınırlı olsa da belli bir disiplin içinde oynayan Braga karşısında erken yenen gol ve maç boyunca da hücumda fazla netice alıcı işler yapamazsak yenilgi de kaçınılmaz olabiliyor.

Önümüzde çok önemli bir Cluj maçı var. Umarım bu maça kadar eksiklerimizi olabildiğince kapatmış oluruz. Galatasarayımızın bu gruptan çıkamaması bence şuanki tabloya rağmen sürpriz olur.

''Galatasaray varsa umut hep vardır.''

Yıl 1905, aylardan Ekim


İyi ki doğdun Galatasarayım, nice sarı kırmızı yıllara...

Bugün,
Bir güneş doğar bu topraklara.
Ali Sami Yen, birkaç öğrenci,
Bir sınıfın koridorlarında.

Yıl 1905,
Aylardan Ekim...

Kupada değil,
Armada hayatın anlamını bulanların,
Aşk peşinde koşanların,
Işığın ardındaki gölge gibi gelmeyi,
Galatasaray'ı,
İbadet eder gibi sevmeyi
Öğrenecekleri gündür bugün...

Pele'nin vedası...

İzleme fırsatına erişemedik ama gelmiş geçmiş en iyi futbolcular arasında gösterilen Pele, 1 Ekim 1977'de, Brezilya'da 18 sene formasını giydiği Santos ile kariyerinin son 2 yılını geçirdiği New York Cosmos arasında oynanan mücadele sonunda futbola veda etti.

Maç öncesi

Azerbaycan'daki Kadınlar U - 17 Dünya Kupası'nda Meksika-Brezilya maçı öncesi Brezilya soyunma odasından güzel bir kare...