Şike soruşturması ve soru işaretleri...




Biraz daha beklemek lazım derken işin uzayacağı belli oldu. En azından kafalarda kalan birçok soru varken, bu soruları unutmadan sormak, bir kısmına cevap vermek, kısa bir değerlendirme yapıp, alınan-alınmayan kararlar üzerine birkaç şey yazmak istedim…

3 Temmuz 2011…. Olayların başladığı kritik tarih… Belki de Türk futbolu adına çok önemli bir tarih olabilir. Bunu ancak her şey bittikten sonra göreceğiz. Ancak şuana kadar olanları üzerine de bir şeyler söylememek olmaz.

Mahkeme kararıyla birçok önemli isim (artık ezberledik) tutuklu yargılanmak üzerine cezaevine gönderildi. Bu isimlerin başında gerçekten Türk futbolunun en önemli isimleri de var. Bu isimlerin ilerleyen aylarda mahkemece ceza alıp almayacağını bilmemiz en azından bizim için imkansız. Ancak şu kesin ki savcılık ve mahkeme bazı delilleri göz önüne alıyor, ifadeler alınıyor ve bunun üzerine tutuklu yargılanmalarını uygun görüyor. Bu bir nevi şuan için serbest bırakılmaları için gerekli masumiyeti görmüyor demek… Yani eldeki verilere dayanarak bunu söylüyor tabi. Aslında hukuki boyutu baya karışık. Zaten yeterli bilgi sahibi olduğum bir konu da değil.

İşin futbol yönüne gelelim. TFF’nin içinde bulunduğu durum gerçekten çok zor. Ağır bir sorumlulukları var. UEFA, FİFA ve Türk futboluna karşı sorumlulukları var. Futbol, mahkemeleri beklemeyecek kadar hızlı ilerleyen bir oyun. Bu nedenle de TFF’nin mahkemenin kararını beklemesi neredeyse imkansız. Ki şuan hala soruşturmanın sürdüğünü, yeni göz altıların olduğunu düşünürsek. Onların bu kadar kısa sürede lehte veya aleyhte net bir karar vermeleri hangi takım adına olursa olsun sıkıntılı olacaktır. Ki zaten TFF de bu topa girmedi. Belki onların da tam olarak içlerine sinmeden ‘iddianame’ olayını öne atarak, anı geçirmeye çalışıyorlar. Bazı açılardan düşünürsek haklı oldukları yerler var. A ve B takımları hakkında ligden düşürme ya da puan silme kararı verseler, 3 gün sonra yeni takımlar için de bu tip bir karar vermeleri gerekebilir. Dediğim gibi göz altılar devam ederken yeni takımlara da cezalar gündeme gelebilir. Tabi bunu yapmaları da zor çünkü lig ve takımlar hakkında yeni yeni kararlar almak UEFA’ya karşı ciddi bir duruş olmayacaktır. Ancak yine de hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yapılamaz gibi bir açıklama getirmelerinin de mantıklı olmadığını düşünüyorum.




KAFALARA TAKILANLAR

***

Türkiye Futbol Federasyonu’nun kesinlikle mahkemenin son kararını beklemeyeceği açıktır. Ki zaten bunu Mehmet Ali Aydınlar da belirtti. Mahkemenin sonu beklenmeyecek ancak ‘iddianame’ yi görmemiz gerekir dendi. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok, federasyon elimizde belge ve delil de yok dedi. Biz sadece bilgi aldık dedi. Ayrıca durumun vahim olduğunu da belirttiler. Durumun vahim olduğuna kanaat getirebilirken daha tedbirli bir açıklama yapılamaz mıydı? Mahkeme, savcılık, emniyet Türkiye Futbol Federasyonu’na ellerindeki belgelerle ilgili yalan söyleyecek değil herhalde… Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi lig başlayacak demek bence ileride çok büyük sıkıntılar doğuracaktır.


***

Mehmet Ali Aydınlar’ın ve başbakanın son günlerde yaptığı açıklamalar açıkçası büyük bir çevreyi oldukça rahatsız etti. Açıklamalarından kısa bir bölüm:
‘Bir kişi çıkıp rakip takımın oyuncusu ile anlaşma yaparsa bundan tüm kulübü sorumlu tutmak sizce ne kadar doğru? Kişisel görüşüm, kurumları kişilerden ayırt etmek lazım. Ama tabii ki statülerin ve yasaların dışına çıkmamız mümkün değil. Bir şekilde yasalara uygun karar almamız lazım.’
M.Ali Aydınlar

Başbakan da buna çok yakın açıklamalarda bulundu…


Bu açıklamalara 2 farklı şey söylemek gerekir diye düşünüyorum….

BİRİNCİSİ kişiler kulübü bağlar… Hele ki bu kişiler başkan, yönetici, oyuncu, antrenör, teknik ekipten biri ise kesinlikle bağlar. Bağlamalıdır da… Nasıl ki taraftarlar, stat içinde ya da dışında olay çıkardığında kulüp ceza alıyorsa, burada da durum çok farklı değil. Çok geriye gitmeye gerek yok. Bursa’da Beşiktaş maçı öncesi çıkan olaylara baktığımızda zaten daha fazla bu konuyu dile getirmeye gerek de kalmayacaktı.
İKİNCİSİ, kişiler kulübü bağlamaz demek, bir nevi şike ve teşvikten dolayı hiçbir takıma ceza vermemeye kadar götürür bizi. Yani sen yönetici olarak karşı takımın birkaç oyuncusuyla hatta hocasıyla konuşup maçı istediğin şekilde bitmesi için şike olayına girebilirsin. Telefonların dinlenir, olur da yakalanırsan nasıl olsa sadece bireysel ceza alıyorsun. Yakalanmazsan zaten bir sıkıntı yok… Takımının lehine bir şeyler yapmış olursun…


***


UEFA ve FIFA’ya karşı sorumluluk durumu da var ortada. TFF, aldığı kararla demiştir ki şuan için sıkıntılı, şüpheye yer bırakacak bir durum yok. (Bir takımın başkanı, yöneticisi, muhasebe müdürü, rakip takımda oynadığı takımın başkanı ve kalecisi ceza evinde olmasına rağmen)… Tabi UEFA buna uyacak diye bir kural yok. TFF oldu da Aralık-Ocak ayında iddianameyi gördü ve ceza verilmesi gerektiği kararını aldıysa ne olacak. UEFA’ya ‘pardon bizim tescillediğimiz ligde Avrupa kupalarına katılan takımların durumlarında sıkıntı var. Siz onları eleyin, biz de alt lige düşüreceğiz ya da puan sileceğiz mi diyecek…’ Sonra ne olacak peki… Lig devam ederken 2-3 takımı alt lige mi düşürecekler… Bank Asya Play-Off’larında elenen takımlar itiraz etmeyecek mi bu duruma…. Ya da başka bir senaryo… Ligin ilk 2 sırasındaki takıma en iyi ihtimalle puan silme cezaları verildiğinde 3. Sıradaki takımın Şampiyonlar Ligi’nde olması gerecekken Avrupa Ligi’nde oynayacak. Bu takım TFF’ye karşı her hangi bir dava açmayacak mı??? Bu her takım için geçerli olacaktır.

Bu riski federasyonun nasıl aldığını anlamak gerçekten çok zor…
Biran önce karar alsınlar da demiyorum ama hiçbir şey yok gibi devam etmek Türk futbolu için bence büyük risk oluşturuyor…
Hukuki sürecin ve futbolun aynı hızla ilerlemesi mümkün görünmüyor. İtalya’daki gibi işler hızlı ilerlemiyor maalesef. Ama yine de UEFA’ya tescil kararı açıklanırken, olası durumdan, tedbirden söz edilmesi daha doğru olurdu …
BU ALINAN KARARIN TÜRK FUTBOL TAKIMLARINI VE MİLLİ TAKIMI ÇOK ZOR DURUMLARA SOKABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM


Son olarak TFF’nin Şike –Teşvik hakkında ilgili maddesine ve UEFA’nın bu konuyla ilgili maddesinde geçenlere de göz atmak lazım…


TFF’NİN ŞİKE –TEŞVİK’LE İLGİLİ MADDELERİ
14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa'ya göre; belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezası verilecek.
Yasanın 3. bölümünde yer alan ''Şike ve Teşvik Primi'' başlığındaki 11. madde şöyle:
Madde 11 - (1) Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(2) Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişiler de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.
(4) Suçun;
a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle,
b) Spor kulübünün yönetim kurulu başkan veya üyeleri tarafından,
c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde,
ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla,
işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(6) Bu madde hükümleri;
a) Milli takımlara veya milli sporculara başarılı olmalarını sağlamak amacıyla,
b) Spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla,
prim verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde uygulanmaz.
(7) Suçun spor kulüplerinin veya sair bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, ayrıca bunlara, şike veya teşvik primi miktarı kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı yüzbin Türk Lirasından az olamaz.
(8) Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez.

Takımlara Küme Düşme Cezası
Ayrıca, şike ve teşvik primine karıştığı kanıtlanan kulüplere de Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatı'nın 55. maddesi gereğince küme düşme cezası veriliyor.
Futbol Disiplin Talimatı'nın ''Müsabaka Sonucunu Etkileme'' başlığında yer alan 55. maddesi şöyle:
(1) Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır.
(2) Bu hükmü ihlal eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezasıyla; kulüpler ise küme düşürme cezasıyla cezalandırılır. İhlalin ağırlığına göre küme düşürme cezasına ek olarak puan indirme cezası da verilebilir.
(3) İhlalde sorumluluğu bulunan kişi veya kulüplere ayrıca para cezası verilir.


UEFA’NIN İLGİLİ MADDESİNDE GEÇENLER…
‘…teşvik ve şike uygulaması, kurumlardan ve kulüplerden bağımsız olarak tamamen kişisel girişimle dahi olsa adı geçen kulübün 1 ile 18 puan arasında puanı silinir…’
‘…Eğer şike ve teşvik girişimi, kulüp yöneticilerinden haberdar veya bizzat kulüp yöneticilerin katılımı ile gerçekleşmişse söz konusu kulüp bir alt lige düşürülür. Eylemlerin sayısına göre alt lige düşürmeler devam eder…’



VE UEFA'DAN GELEN AÇIKLAMA…

UEFA, Türkiye Futbol Federasyonu'ndan gelen listeyi onayladı. Buradaki sorumluluğu da Türk Futbol Federasyonu'na bıraktı gibi. UEFA hangi tur olursa olsun ilgili takımın şikeye karıştığı belirlenmesi durumunda men cezası verecek. Aslında bu çok da anormal bir durum değil... Hatta olması gereken bir durum. UEFA Dünya'nın en prestijli organizasyonlarında sıkıntılı kulüpleri barındırmaz. Ancak bu açıklama ortadaki kargaşa durumunu neredeyse hiç değiştirmeyecek. Nedeni ise; A Takımı Şampiyonlar Ligi gruplarındayken TFF, ceza gerektirdiğini UEFA'ya belirtir. UEFA gerekli cezayı zaten kendisi verecek. Ama sorun başka olacak o zamanda. Bu A Takımı yerine belki de o sezon Şampiyonlar Ligi'nde ya da AVrupa Ligi'nde başka bir takımın oynaması gerecekti. Federasyonun geç kararı böylece olası başka takımları da olumsuz etkileyecek. Yani 2010/2011 sezonunun sıralaması onaylanmamış olacak.... Sorunlar uzayıp, gidecek....


Fransa'dan Arsenal'e....



Bir Arsene Wenger klasiğidir, Fransa’da top koşturanları Arsenal’e ve Premier Lig’e taşımak. Son Gervinho transferiyle Wenger ve ekibinin Arsenal’e Fransa’dan getirdiği oyuncu sayısı tam 21 oldu. 1996/1997 sezonundan bu yana alındığını düşünürsek aslında oldukça büyük bir rakam olduğunu görüyoruz. Tabi hepsi de beklentileri karşılayamadı ama yine de Wengerci olmamama rağmen iyi oyuncuları bulduğunu kabul etmek gerekir. Gelenlerin büyük kısmı zamanının genç isimleri… Yaş ortalamaları da 23…

Nicolas Anelka (17) - Paris SG
Remi Garde (30) - Strasbourg
Gilles Grimandi (26) - Monaco
Emmanuel Petit (26) - Monaco
Kaba Diawara (22) - Bordeaux
David Grondin (18) - St.Etienne
Guy Demel (19) - Nimes
Robert Pirès (26) - Marsilya
Sylvain Wiltord (27) - Bordeaux
Guillaume Warmuz (32) - Lens
Pascal Cygan (28) - Lille
Gaël Clichy (17) - Caen
Mathieu Flamini (20) - Marsilya
Alex Song (17) - Bastia
Abou Diaby (19) - Auxerre
Emmanuel Adebayor (21) - Monaco
Bacary Sagna (24) - Auxerre
Samir Nasri (21) - Marsilya
Marouane Chamakh (26) - Bordeaux
Laurent Koscielny (24) - Lorient
Gervinho (24) - Lille